Aynalarla ve ahşap şömineyle dolup taşan bir alan
New York’tayız ve Anita Calero’nun stüdyosunda her nesnenin bir hikâyesi var; sanat ve seyahate tutkuyla bağlı Kolombiyalı bir fotoğrafçı. Geçen Ağustos’ta bu stüdyoyu satın aldığında, Art Déco bir binada nispeten nadir bulunan bu mekânın içi tarihî unsurlardan arındırılmıştı. Mekânın karakterinden kaybettiği şey, şöminedeki, tavan ve giriş holündeki kapıları kaplayan aynalarla telafi ediliyordu. İlk tepkisi her şeyi söküp sıfırdan başlamak olmuştu, fakat evde verilen bir akşam yemeği durumu değiştirdi.
“Şömineli bir oda istiyordum”, diyor fotoğrafçı. New York’ta bu pek kolay değil: odunla çalışan şömineler yalnızca 2015’ten önce inşa edilmiş binalarda izinli. O nadide mücevheri bulduğunuzda, mobilyaların büyük bir kısmı bu şömine etrafında düzenlenir.
Anita Calero hadise örnek almak için salonun aynalarla kaplı duvarını kaldırmayı düşünüyordu, fakat ışık onu bu duvarı korumaya ikna etti. « Sonuçta aynaları seviyorum », diyor. « Bir arkadaşım bana dedi: “Bu aynaları koru, inanılmaz bir ışık elde edeceksin” », diye anlatıyor Anita Calero. « Ciddi bir tavsiye oldu. Sabah ve öğleden sonra, karşı binaya yansıyan ışık geri geliyor ve muhteşem gölgeler çiziyor » Her ne kadar bu karar mekanın içindeki son dokunuş olsun, o aynı zamanda tamamlanan iç mekanları da aydınlatıyor ve koleksiyonundan sevdiği bazı parçaları da iç mekâna taşıyor.
Depolama alanlarını saklayan yükseltilmiş platform
Paris’in hareketli merkezinin kalbinde Florquin Studio, her detayı düşünülmüş, Paris ile Akdeniz arasındaki yaşam sanatına adanmış zarif ve aydınlık mini bir süiteye dönüştürdü.
Bir avluya bakan çok eski, ikinci kattaki evin içinde bulunan iki odalı küçük bir alanı düzenlemek — diye anlatıyor Florquin Studio’nun kurucusu mimar Joshua Florquin. Devamında şöyle diyor: « Sahip, yılın yarısını burada yaşamak ve yazın genç çocuğunu ağırlamak istiyordu; bu yüzden mekanı mümkün olan tüm olanaklarla donatılmış, çok sayıda depolama alanı olan, Akdeniz tonlarında zarif bir mini otel süiti olarak tasarlamayı düşündü. »