Salyanın olduğu yerlerde denize girmek intihar etmek gibi bir şey

Salyanın olduğu yerlerde denize  girmek intihar etmek gibi bir şey Salyanın olduğu yerlerde denize girmek intihar etmek gibi bir şey

Türkiye, Marmara Denizi’nden yayılmaya başlayan müsilajdan kurtulabilmek için çare ararken, bu kez gündeme bu yeni tehdidin insan sağlığı üzerine etkileri gündeme geldi. Denizdeki eko sistemi tahrip ettiği kanıtlanan deniz salyasının özellikle insanlar için oluşturduğu tehlikeye dikkat çeken Bandırma Kent Konseyi Başkanı Dr. Murat Ergöz, “salyanın olduğu yerde denize girmek intihar etmek gibi bir şey” diye konuştu.

Müsilajın Marmara’daki balık türlerini bile yok etme noktasına getirdiğini belirten Dr. Murat Kırgöz,  “Denizimiz kirlendi, deniz salyasıyla kaplandı ve bu kirlilik yeni değil. Yılların birikimi” dedi. Kum ve denizin kararmış vaziyette olduğuna vurgu yapan Dr. Ergöz, “Maalesef arıtma tesisleri iyi çalışmadan pek çok işletmenin atıkları derin deşarj denilen yöntemle Marmara Denizi’ne bırakılıyor. Ne kadar kontrol edildiğini de bilmiyoruz. Bu atıklar, dereler ve göller aracılığıyla da Marmara Denizi’ne akıtılıyor. Deniz artık sinyal vermeye, ‘bu kirliliği artık kaldıramıyorum’ demeye başladı. Çok acil çözüm gerekiyor. Çocukluk yıllarımda Bandırma çevresinde 50’den fazla balık çeşidi vardı. Şimdi birkaç tane ancak sayabiliyoruz. Bu üzücü bir durum. Yüzmeyi Bandırma Körfezi’nde öğrendik fakat şu an Bandırma’da denize girmek intihar gibi bir şey. Mümkün değil” şeklinde konuştu.

Çevre kirliliğinin müsilaj üzerindeki tetikleyici etkisi konusunda bir başka uyarı da Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu’dan geldi. Deniz salyasının önüne geçebilecek örnek çalışma konusunda İzmir’i örnek gösteren Prof. Sunlu, “Büyük Kanal Projesi yürürlüğe girince evsel ve endüstriyel atık suları artırılmaya başladı. Bu süreçten sonra İzmir Körfezi’nde aşırı alg çoğalmaları 12 aydan 1-1,5 aya indi ve kontrol altına alındı. İzmir Körfezi’nde uygulanan arıtım sisteminin sonuçları, bizi Marmara Denizi için de umutlandırıyor" dedi.

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu, Marmara Denizi'nde başlayıp en son Kuzey Ege'de görülen müsilajı Ege Denizi'nin tamamında görmeyi beklemediklerini söyledi. Marmara Denizi, Karadeniz ve Ege Denizi arasında bir etkileşim olsa da rüzgar-akıntı sistemleri ve su özellikleri nedeniyle müsilajın Ege Denizi'ni kaplamasının çok uzak ihmal olduğunu söyleyen Prof. Sunlu, 1955 yılından bu yana aşırı alg çoğalması ile mücadele eden İzmir Körfezi'nde Büyük Kanal Projesi'nin başlatıldığını ve bu sayede evsel ve endüstriyel atıkların arıtıldığını kaydetti. Proje ile birlikte Körfez'de yıl boyu görülen aşırı alg çoğalmasının 1-1,5 aya indiğini ve kontrol altına alındığını dile getiren Prof. Dr. Sunlu, İzmir Körfezi'ndeki çalışmaların Marmara Denizi için de örnek olabileceğine işaret etti.

"GÖRÜNTÜLER SINIRI AŞTIĞIMIZI GÖSTERİYOR"

Aşırı alg oluşumunun biyolojik bir kirlenme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sunlu, sözlerinin devamında şunları söyledi:

“50 yılda kirlettiğiniz bir ekosistemi 3-5 yılda geri kazanamazsınız. Öncelikle denize akan bu atıkları sıfırlamamız gerekiyor. Bunun için 2-3 yıllık bir süreye ihtiyacımız var. İyileşme periyodu bundan sonra başlayacak. Mutlaka çalışmaların yapılması gerekiyor. Özellikle denizel ekosistemlerde meydana gelen bu kütlesel kirlenme problemleri, biraz zaman alan problemler. Ancak ne olursa olsun en kısa süre içerisinde çözümlerin gerçekleştirilmesi gerekli. Sonuçların alınabilmesi için toplumun tüm paydaşları olarak biraz sabırlı ve mücadeleci olmalıyız. 30 senede kirlettiğimiz bir ekosistemi maalesef 5 senede geriye alamayız. Çözüm ürettikçe zaman içerisinde belki bu şiddette olmasa da azalarak iyileşme süreçlerini daha yakın periyotlarda görebiliriz. Deniz ekosistemleri çok dayanıklıdır ve kirleticilere karşı tamponlama özelliği taşır. Ancak denizlerin de bir sınırı var. Maalesef bu görüntüler, bu sınırı aştığımızı gösteriyor. Önlemleri ivedilikle toplumca almalıyız."


  • post

Yorum Yazın