Sanatın''Sentez''lenmiş hali!

Sanatın''Sentez''lenmiş hali! Sanatın''Sentez''lenmiş hali!

Sanatın genç dahileri arasında görülen ve ortaya çıkarttığı çalışmaları ile çok sayıda ödüle adını yazdırarark, sanatseverler tarafından büyük beğeni toplamayı kısa sürede başaran, başarılı yönetmen ve fotoğraf sanatçı Şükrü Özçevik ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Özçevik, kendi ifadesiyle, “tinsel ve maddesel” bir sentez içinde bizleri bambaşka bir yolculuğa davet ediyor.

Şükrü Özçevik kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?

1988 İzmir, Türkiye doğumluyum.  Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünden  mezun oldum. Sinema hayatım,  2 Eylül 2014 yılında bir sanat derneğinde, “Film Atölyesi” kursuyla başlamış olup, aynı dernekte “Temel Fotoğrafçılık” eğitimi aldım.  Aynı zamanda bir Belediyenin düzenlediği, “Kısa Film Atölyesi” kursuna devam ettim.

Genç yaşta büyük başarılara imza attınız. Sektöre başlama hikâyenizden bahseder misiniz?

2015 yılında, İzmir'de, düğün fotoğrafçısı olarak sektöre ilk adımımı attım. Bunun öncesinde,  çocukluktan getirdiğim bir futbolcu olma hayalim vardı. 10 yaşında başladığım futbol kariyerime 25 yaşına kadar devam edip, üç defa sol çapraz bağlarımdan ameliyat olup, sağlık sorunlarımın devam etmesi sonucu bitirmek zorunda kaldım. Dostoyevski, Suç ve Ceza kitabını okuduktan sonra bir kırılma yaşayıp, 26 yaşında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nde eğitim almaya karar verdim. Örgün eğitim olmadığı için de İzmir Karşıyaka'da özel bir sanat derneğinde Film Atölyesi, Temel Fotoğrafçılık eğitimleri alıp, Güzelbahçe Belediyesi Kısa Film Atölyesi eğitimleriyle devam ettirerek örgün eğitim yoksunluğunu gidermiş oldum. İlk kısa filmimi de 26 yaşında çekerek başlamış oldum.

"En İyi Kısa Film Senaryosu" ödülünün sahibi oldunuz. Bu ödüle ulaşmak neler hissettirdi?

Çünkü yazım süreci öznel olarak ben de sığ yaşam alanı anlamına geliyor. Çok fazla sosyal aktivite, sosyal olmak, çok insan yaratıcılığımı düşürüyor. Bir yandan da konuşmayı, sahada çekimde olmayı seven biri olarak bana kapanmayı, sığ yaşam alanım içinde üretmeyi gerekli kılıyor. Yazım sürecinden, karakterin gerçek hikayeden geliyor olmasına ve doğru senaryo tekniklerini kullanarak ritim içinde tutmaya çalışmak başlı başına zor bir süreç. Yurt dışında benim kültürümden olmayan bir yerden Senaryo ödülü sahibi olmak beni çok motive etmişti.

‘’Synthesis’’ ile fotoğraf, dans ve farklı motifleriyle modanın büyülü birleşimini tek bir çatı altında topladınız. Festival sürecini bizimle paylaşır mısınız?

Synthesis", dediğiniz gibi fotoğraf, moda ve dans disiplinlerinin birleşimi bunun yanında ki ilk fikir oradan doğdu. Sinema disiplininin sihriyle tüm bu birleşim doğdu. Bu dört sanattan da bir şekilde besleniyor ve takip ediyorum. "Synthesis" kelimesi beni  temsil ettiği için bu sanat formlarının birleşimi doğal olarak ben de vardı ve sentez kelimesiyle var olanı çıkarmış oldu. Synthesis" filmim Berlin, London, Canadian, Los Angeles Fashion Film Festivallerinde finalist oldu ve Kanada ve Los Angeles'da düzenlenen Deneysel, Dans & Müzik Film Festivali'nde "En İyi Ses Tasarımı" sahibi oldu.  

Türkiye’de sanat ve sanata bakış düşünüldüğü zaman, başarılarınızın istediğiniz biçimde takdir gördüğünü söyleyebilir misiniz?

Türkiye'de nitelikten ziyade ünlülük arandığı için ve sıkışmış basma kalıp işlere yer verildiği için gerçekleştirdiğim başarılarım hiç bir zaman karşılık bulmadı. Yurt dışında davet mektubu ile 2012 yılında kurulan Berlin Fashion Film Festivali'nde ilk Türk yapım film olarak Synthesis ile katıldım ancak yine de Tükiye'de herhangi bir karşılık bulmadı ve bulmasını da beklemiyorum.

Peki, Türkiye’de sizi bu sektörde en fazla zorlayan konu ne oldu ve de Türkiye’de sinemaya bakış sizce hangi noktada?

Etik iş ahlakı olmaması, herkesin pastadan daha fazla alma isteği, zaman içinde ekip olduğunuz kişilerin ego inşası ile sizi kullanmaya çalışması. Çok öznel bir zemine sahip olmasında dolayı herkesin x kurumlara, x şirketlere dahil olmasıyla sizin üretiminizi aşağılama, görmezden gelmeye çalışma çabaları. Dışarıdan saygı duyulacak bir kişi olarak gördüğünüz kişinin aslında adam kayırma, kendi içlerinde kurduğu mafyacılıktan kendini inşa ettiğini görme. Tüm bu olumsuzluklar beni ülkemde üretim anlamında motivasyonumu düşüren en genel etmenler.

Serginiz ulusal ve uluslararası birçok yerde sergilendi. Kuşadası’nda da sanatseverler ile buluştunuz. Kuşadalı sanatseverlerin, serginize gösterdikleri katılım ve geri dönüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

17 Ekim tarihinde Kuşadası Belediyesi bünyesinde bulunan İbramaki Sanat Galerisi'nde Fotoğraf sergime katılım nicelik olarak Şubat ayında İzmir Alsancak'da bulunan sanat galerisine göre azdı. Buna sebep reklam ve duyuru azlığından olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra sergime ilgi duyup gelen insanların niteliği beni tatmin etti. Sythesis fotoğraf sergimi İbramaki Sanat Galerisinde tamamladıktan sonra eserlerimi İzmir'e götürmeden başka bir sanat galerisi ya da sanat alanı ile devam ettirmek istiyorum. Kuşadası'nda entelektüel kişilerin olduğunu biliyor ve çalışmalarımın onlara ulaşmasını istiyorum.

Kuşadası için ileriye dönük farklı proje düşünceleriniz var mı?

Farklı proje ise bunu siz sorduğunuz için düşündüm ve İzmir'de çalıştığım Niyaz Bildik Dans Topluluğuyla birlikte, "Synthesis" filmimde olduğu gibi salt Kuşadası'na özel bir dans filmi çekilebilir. Kuşadası'nda bulunan tarihi yerler sanatsal bir karakter olarak "Synthesis" filmim gibi dünyada gezebilir ve Kuşadası'nın kültürel turizmine sanatsal olarak katkı sağlayabilir ve bunu Özcevik Film olarak kendi ekibim ile yapabilirim. Anca bu durum belediye, kurum ve şahısların destekleri ile gerçekleşebilir. Bunun yanı sıra Kuşadası'nda tıpkı fotoğraf sergi çalışmamda olduğu gibi bir tema dahilinde fotoğraf çekimi gerçekleştirilebilir ve sadece Kuşadası değil yurt içi ve yurt dışı farklı yerlerde fotoğraf sergisi olarak yine kültürel turizme sanatsal katkı olarak planlanabilir.

‘’Hayal olduğu sürece umut vardır, umut olduğu sürece yaşamak için bir sebep’’cümlesiyle hayal ve gerçek arasındaki ince çizgiyi çok güzel anlattınız. Peki,’’bir gün mutlaka’’ dediğiniz neler kaldı?

Bir gün mutlaka, eserlerimi daha özgür bir şekilde ifade edebileceğim, daha özgür bir şekilde sinema formuna dönüştüreceğim, daha değerli hissedeceğim bir yerde yaşamıma devam edeceğim ve bir gün mutlaka İzmir'de doğup büyüdüğüm Çimentepe semtindeki o küçük tohumlara dertlerini farklı bir yolla da anlatabilecekleri bir kapı açacağım.

Başarılarla başlayan kariyer yolculuğunuza baktığınız zaman ileride kendinizi nerede görüyorsunuz?

Kariyer yolculuğuma Avrupa'da devam etmeyi planlıyor ve "Synthesis" filmim ile Berlin Fashion Film Festival'inde En İyi Deneysel Film Kategorisinde finalist olarak davet mektubu ile gidip, 1-20 Eylül tarihleri arasında Berlin, Hamburg, Münih ve Nürnberg şehirlerinde kaldım. Bu deneyim yaşamsal olarak ilk durağın Almanya olup daha sonra sanatçı olarak evimiz bir ülkede olsa da kökleşmeden ziyade birçok farklı yerde bulunup, her yerden farklı kültürler almak daha doğru olacağını düşünüyor bu yüzden kariyer yolculuğum dünya vatandaşlığına doğru gittiğini görüyorum.

Siz de genç yaşta başarı merdivenlerini çıkmaya başladınız. Sizi kendisine bir idol olarak alan çok sayıda genç var. Bu noktada tavsiyeleriniz var mı? 

Aile, semt ve ülke kavramlarını hiçe saysınlar. İçlerinden ne üretmek, ne yapmak geliyorsa o şekilde üretsinler. Üretimlerini de ne Üniversitelerindeki akademisyenler için ne de x festivallerin koyduğu temalar için üretsinler. İçlerinden neyi anlatmak istiyorlar onu anlatsınlar elbette sizin bu gerçek, sizden çıkan tinsel ve maddesel durumunuzu anlayacak birileri çıkacaktır.


  • post

Yorum Yazın