Seviyormuş gibi yapıyoruz, ama gerçekte doğayı hiç sevmiyoruz

Seviyormuş gibi yapıyoruz, ama gerçekte doğayı hiç sevmiyoruz Seviyormuş gibi yapıyoruz, ama gerçekte doğayı hiç sevmiyoruz

Yaptığı işe tutkuyla bağlı insanlar vardır hani; O işi aşk'la yapar deriz... O işi anlatırken gözbebekleri büyüyüp küçülen, heyecandan oturduğu yerden fırlayıp anlatımına ayakta devam eden, kısacası, yaşadıklarını anlatırken ele avuca sığamayan insanlardan bahsediyorum. Tam da öyle bir insan Kemal Arı. TEMA Güzelçamlı Dağ Çileği Yürüyüş Grubu'nun profesyonel rehberi, bizleri, doğada değil ama satırlarıyla heyecanlı ve uzun bir yolculuğa çıkarttı.

Kemal Bey, kendinizden bahseder misiniz?

1948 Konya doğumluyum. 9 kardeşin en küçüğüyüm. Yokluklar içerisinde yetişen bir köy çocuğuyum. Elde avuçta yoktu ama dokuz kardeşin hepsi o yokluklardan başarıyle çıkmasını bildik ve okuduk. İlk mezuniyet başarısı, benden 22 yaş büyük olan abimden gelmişti. Köy Enstitüsü'ne gitti ve bitirdi. Sonra bizleri de okuttu teker teker. Ben ise 1967 yılında, Akşehir Öğretmen Okulu'nu bitirdim ve hemen ardından Cihanbeyli'nin bir köyüne öğretmen olarak tayin oldum. 10 yıl Türkiye'de öğretmen olarak çalıştım. 1974 yılında, benim gibi öğretmen olan eşimle evlendik. Emekli olduktan sonra 2012 yılında Güzelçamlı'ya yerleştim.

Bakanlığın açtığı bir sınav neticesinde Almanya'ya gittiniz. Sonra neler yaşandı?

Bakanlık, o sene bir sınav yaparak Almanya'ya 5 bin öğretmen gönderdi. Gönderilen öğretmenler arasında eşim ve ben de vardık. Ankara'da, Almanya'ya gönderilecek öğretmenler için açılan 15 günlük kursta öğrendiğimiz Almancamız ile Almanya'ya geldik. Almancamız yetersiz tabi. İlk olarak dil kursuna yazılarak en azından kendimizi ifade edebilecek kıvama geldik. Gündüzleri okula gidiyorduk ve eğitim sistemini öğrenmeye çalışıyorduk. Almanya, çalışma ve yaşama bakımından çok hoşumuza gitmişti. Öğretmenlerin çalışma şartları ve ekonomik durumları iyiydi. Hal böyle olunca, Almanya'da kalabilmek için Alman arkadaşlarımız ile bu durumu görüşmeye başladık. Kısa zamanda Almancayı da konuşmaya başlamıştık. Almanya'da öğretmenlik iki branştan oluşuyor. Ben de bunun için Spor Akademisi'ne kayıt yaptırdım ve oradan 3 buçuk yılda spor ve yüzme öğretmeni olarak mezun oldum. Eşim de aynı şekilde ev ekonomisi öğretmenliğinden mezun oldu. Bize verilen 5 yıl dolup, bakanlık görevimiz sona erince Türkiye'ye dönmek yerine istifa edip Almanya'da kalmaya karar verdik. Tam 35 yıl Almanya'da öğretmen olarak çalıştık.

Almanya'dan sonra Güzelçamlı'ya gelip yerleştiniz. Yürüyüş grubu kurma fikri nasıl doğdu?

2012 yılında, eşimle birlikte Güzelçamlı'ya gelip yerleşik bir düzen kurduktan sonra yürüyüşlere devam ettim. Başlarda tek başıma yürüyordum. Sonra yanıma önce bir arkadaş alarak yürümeye devam ettim. Zaman içerisinde bu sayı fazlalaştı. Almanya'da ki sistemde olduğu gibi burada da dağlarda parkurlar belirlemeye başladım. İnsanları doğaya teşvik etmeyi bir görev bildiğim için bu rutinimi de hiç bozmadım. Deniz kenarında yürüyüş yapan insanlarla tanışır ve onları yürüyüşlere davet ederdim. Sonra sayımız o kadar çoğaldı ki bu sefer insanlar bana ulaşarak yürümek istediklerini söylemeye başladılar. Bu noktada da çok daha fazla doğasevere ulaşırım düşüncesiyle herkesi tek bir çatı altında toplayabilmek adına grubumuzu kurdum. 

TEMA Güzelçamlı Dağ Çileği Yürüyüş Grubu olarak tanınıyorsunuz. Peki, neden ''Dağ Çileği'' adını koydunuz grubunuza?

Yürüyüş grubumuzu kuralı 4 sene oldu. Bundan önceki yıllarda da biz yine yürüyüşlerimize devam ediyorduk ancak belirli bir ismimiz yoktu. 10 sene böyle isimsiz olarak yürüyüşlerimiz devam etti. Dağ Çileği ismini tamamen bir tesadüf sonucu bulduk ve koyduk gruba. Dağ Çileği, Davutlar'da, dağlarda bulunan ağaçların üzerinde yetişen çilek benzeri bir meyvedir. Yenen bir meyvedir. O ağaçların yanından geçtiğimiz bir yürüyüş anımızda, çileklerin, henüz yenecek erginliğe ulaşmadığını gördük. Görüntüsü o kadar güzeldi ki ve o gün o güzellik karşısında grup üyeleri ile grubun adının dağ çileği olması konusunda hemfikir olduk. Adımızı da Tema Dağ Çileği Yürüyüş Grubu olarak değiştirdik.

Grup kalabalık olunca, doğada işi şansa bırakmıyor olmalısınız?

Grubumuz, 7'den 70'e herkese açık. 100'den fazla üyemiz var. Her meslekten insanı kucaklıyoruz ancak çoğunluğu öğretmen arkadaşlarımız oluşturuyor. Grup arkadaşlarımızın zorlanmadan, parkurların tadını doya doya çıkartsınlar diye grupları , hafif yürüyüş ve kondisyonu iyi olanlarla yaptığımız daha ağır yürüyüş grubu olarak ikiye ayırdım. Doğa yürüyüşünde doğaya uyum önemli olduğu kadar grup üyeleri ile uyumlulukta büyük önem taşımaktadır. Yürüyüşün temposu, grup içi iletişim, yardımlaşma, dayanışma ve anlaşma bütününde ahenk gerekir. Rehberin liderliğinde yürüyüşün artçı ve öncü sınırları içinde belli bir nizamda yapılması şarttır. Doğa ciddiye alınması gereken bir konudur, herhangi kısa bir patika yürüyüşü değildir. Yine doğal hayata zarar vermeyecek şekilde gürültü kirliliği oluşturmayacak sessizlikte yürüyoruz. En büyük tehlike arılar mesela. Binlerce arı kovanı var. Marmaris’te yangın çıktığı zaman sonrasında o bölgede yaşayan arılar da bu tarafa kaçtılar ve artık bizlerle yaşıyorlar. Mümkün olduğunca kovanlardan uzak yürüyüş gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Kısacası grup bir bütündür ve belirlenen kurallar çerçevesinde hareket etmek te çok büyük önem taşımaktadır.

Gittiğiniz parkurlara grup üyelerinin isimlerini verdiğiniz doğru mu?

Evet kesinlikle doğru. Yürüyüş grubumuzdaki arkadaşlarımızı teşvik etmek amacıyla gittiğimiz yerlere onların isimlerini veriyoruz. Bizim dışımızdaki hiç kimse o yerin adını bilmez, sadece ekipteki arkadaşlar o yerin neresi olduğunu bilirler. Örneğin , bir yürüyüşümüzde çilek tarlasına gitmiştik ve gruptan biri bu parkuru çok beğenmişti ve biz de oraya Gülümser'in çilek parkuru adını koyduk. Fadik'in mağarasına gittik mesela ve Fadik orayı gezerken çok üzüldü çünkü daha önce mağaradan su akıyordu ancak yağışlar azaldığı için mağaradaki su da kesilmişti. Fadik üzgün bir şekilde mağarayı seyretmekle yetindi. Geçen yürüyüşümüzde de Vural'ın deresinden çıktık ve sumak topladık.

Doğa yürüyüşü yapmak, görsel bir şöleni beraberinde getirir her zaman. Yürüyüş yapmanın başka yararları da var mı?

Doğanın doğal harmonisini dinlemek, şehir stresini azaltmanın ve ruhu dinlendirmenin en mükemmel yoludur. Stresi azaltmak, doğa yürüyüşü neden yapmalıyız sorunun ilk ve en önemli cevabıdır. Yürüyüş, kalp sağlığımızı korumamıza yardımcı olur. Patikalar ve bol oksijen de işin içine girince, doğa yürüyüşü kadar kemik sağlığına iyi gelen başka bir spor daha yoktur. Sosyal çevrenizin artmasını sağlar. Genelde grup olarak çıkılan doğa yürüyüşlerinde her yürüyüşte farklı insanlar tanırsınız. Uyku düzeni sağlaması, doğa yürüyüşünün bir diğer artısıdır. Dayanıklılığınızı arttırır. En az 45 dakika doğada yürüyüş yapabilmek bedenen ve ruhen daha dayanıklı olmamızı sağlar. Kısacası, yürüyüş yapmak hem biyolojik, hem fizyolojik hem de psikolojik anlamda sağlıklı ve zinde kalmamızı sağlar.

Sizin için unutulmaz diyebileceğiniz bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Grubumla birlikte yine yürüyüşteydik. Yemek molası sırasında, ağaçların arasından ne olduğunu anlayamadığımız bir ses duyduk. Tabi hepimiz önce biraz korktuk. Çalıları aralayarak sesin geldiği noktaya doğru gittiğim zaman, doğum yapmakta olan bir domuzla karşı karşıya geldim. Domuz bana ben domuza öylece bakakaldık. Sonra geldiğim sessizlikle grubun yanına geri dönüp durumu onlara da anlattım. Doğanın içinde böyle bir ana şahitlik etmek, inanılmaz mutlu etmişti bizi. Doğa’nın içinde birbirinden çeşit bitki ve hayvan çeşidi var ve zaman zaman böyle mucizelere denk gelme ihtimaliniz de çok yüksek.

TEMA Güzelçamlı Sorumlususunuz değil mi?

Temadaki görevime başlayalı 6 sene oldu. Nüfusta, mahalle olarak en çok üye kazandıran gönüllü ben oldum. Birlikte çok güzel işlere imza attık bugüne kadar. Haftada 1 ya da duruma bağlı iki defa okullara gidiyoruz. Öğretmen ve öğrencilerimizle birlikte doğaya çıkıyoruz. Bu sene 40 tane 7. Sınıf öğrencisi ile fıstık çamı fidanı diktik. Her çocuğumuzun bir fidanı oldu. 23 Nisan'da da anne, baba ve çocuklar hep birlikte doğa yürüyüşü gerçekleştirdik. 6 otobüs, 110 öğrenci, gerisi anne ve babalardan oluşuyor. Güzelçamlı 'da bulunan Karasu Koyu'na gittik ve Botanik yolda doğa eğitimi yaptık. Rahmetli Hayrettin Karaca'nın, ölüm yıl dönümlerinde de ormanda etkinlikler yapıyoruz.

İsterdim ki her zaman doğadan güzellikleriyle bahsedelim bu sizce de her zaman mümkün mü?

Kendimi bildiğimden beri doğaya aşık bir insanım. İnsanların bu dünya üzerinde yalnız olmadıklarını fark etmelerini sağlayabilmek için doğa ve insanı bir araya getirmeye çabalıyorum ben. Ancak insan olarak doğayı anladığımızı, yeterince bilgi sahibi olmadığımızı ve doğayı gerçekten korumak için çabalamadığımızı üzülerek söylemek istiyorum. Özellikle de bölgemizde doğa tahribatlarını son yıllarda daha fazla görüyor olmak bu söylediklerimi ispatlar nitelikte.  Ege Bölgesi'nde, bir tabiat harikası olan Bafa Gölü'nün etrafında Beşparmak Dağları var. Oralar, dünya çapında korunması gereken yerler fakat bu maden ocakları ve jeotermaller, bölgeyi  günden güne katlediyor. Maalesef, maden ocakları doğanın üzerinde bir kanser gibi bekliyor. Doğa yok olunca insanların ve hayvanların da yaşam alanları değişiyor. Dağlara çıkıp da gözümüzün aldığı kadar baktığımız zaman, sanki kanser gibi o doğa betona bürünmüş. Davutların şeftalisi, mandalinası çok meşhurudur ve göreceksiniz bir kaç seneye kadar bunların hiçbirini bulamayacağız. Bundan 30 yıl önce öğrencilerimize Türkiye'nin zenginliklerinden bahsederken; dünyada kendine yeten 6-7 ülke var ve bunlardan bir tanesi de Türkiye derken şimdi Ukrayna'nın buğdayına muhtaç hale getirildik. İşte doğa katliamı budur. Her şey bir yana, doğayı katledenlere verilen cezalar caydırıcı değil aksine teşvik edici bir hale geldi.

Doğa'dan yana bir dileğiniz var mı?

Dileğim, Dağ Çileği grubumuzun daha fazla doğasevere ulaşmasıdır. Tema ile birlikte yaygınlaşarak, doğayı koruma görevimizi genişletmek ve daha da güçlendirmek istiyoruz. İnsanların doğayı ve hayvanları sevmesi, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın ilk adımıdır. Doğayı korumadığımız sürece, gelecek nesillere de ihanet etmiş oluruz diye düşünüyorum. İnsanların doğayı ve içinde barındırdığı her şeyi sevmesini ve korumasını istiyorum çünkü bu dünya hepimizin. Bizler bu dünyadan göçüp gittikten sonra çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakabileceğimiz en büyük servet, tahrip edilmemiş bir doğadır. Doğa sevgisi daha çocuk yaşlardayken verilsin ve eğitimleri boyunca da desteklensin istiyorum. Doğada, ayak izimizden başka iz bırakmayacağımız o zamanların gitmemek üzere gelmesini diliyorum.


  • post

Yorum Yazın