2021’de X üzerinde duyurulduğunda, bu proje zaten devasa bir projeydi. Amerikacı çöllerin kalbinde insan ve enerji odaklı bir ütopya olan bu proje, Danimarkalı mimarlık ofisi Bjarke Ingels Group, yani BIG tarafından geliştirilmiştir ve herkes için erişilebilir bir atlama tahtası olarak düşünülmuştur—insanları yakınlaştırmak ve giderek daha bölünmüş bir toplumda eşitsizlikleri azaltmak amacıyla. « C’était inspirant de réfléchir aux possibilités : et si, par exemple, on pouvait payer les mêmes impôts qu’aujourd’hui, tout en bénéficiant des meilleurs services sociaux du monde ? » ifadesiyle BIG ekibi bu yönüyle projeyi anlatıyor. Telosa, Bucknell Üniversitesi’nden işletme ve ekonomi bölümü mezunu Amerikalı girişimci Marc Lore’un en büyük projesi olarak da öne çıkıyor. Ütopya kent, başlangıçta herkesin hak ve fırsatlarını güvence altına alan bir sosyal modeli test etmek için tasarlanmış bir kent olarak düşünülüyordu; bu model, toplumun refahını en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyordu.
Proje, somut adımlara dönüşen bir dizi ideale dayanarak şekilleniyor. Son hedef olarak Telosa, şu ilkeleri hayata geçirerek “yeşil” bir şehir olarak öne çıkmayı amaçlıyor: %100 yenilenebilir enerji, %20 gıda bağımsızlığı (bugünkü sıfıra karşı), su tüketiminde %90 tasarruf, ayrıca sıfır atık hedefi, otonom hareketlilikten kaynaklanan emisyonların sıfırı ve kişi başına yaklaşık 50 metrekare yeşil alan. Özetle, iddialı bir program ve daha fazlası. Şehir ayrıca kısmen ahşapla inşa edilmiş bir ‘mobilite merkezi’ ve bireysel içten gelen termik araçları sınırlamayı ya da değiştirmeyi amaçlayan bir alan ile birlikte, geniş bir gümüş renkli binada yer alacak bir ‘spor köyü’ de içerecek. Her yerde, sokaklar otonom ve çok biçimli araçlar tarafından dolaşılabilir olacak. BIG’in Telosa üzerinde ileri sürdüğü gibi, şehirlerin sürdürülebilir, açık, adil ve kapsayıcı bir şekilde yaratılabileceğine dair sözler, bu vizyonu canlı kılıyor: “Bir şehirde yaşamak ve vatandaşların topraklarına ilişkin hislerinin bulunduğu bir ekonomik sistemine sahip olmak nasıl olurdu? Şehir geliştikçe onların yaşamı da gelişir.”
Şu anda BIG’in sunduğu görseller hayallere kapılıyor. Uçan arabalar ve ray üzerinde ilerleyen gümüş taşıtlar bu tasvirlerde yer alıyor—bir yanda gelecekteki faaliyet merkezinin üzerinde havada süzülürken, diğer yanda raylar yayanların üzerinden süzülüyor gibi görünüyor. En önemli binalardan biri olan Marc Lore’a adanmış enstitü ise, birbirine bağlı kulelerden oluşan ve üzerinde yeşillikler barındıran binalarla çevrili olacak; Singapur gibi şehirlerin doğayla uyum içinde ilerleyen yeşil binalarını hatırlatacak. Bununla birlikte, mimarlık ofisinin sunumları etkileyici olsa da, bu sıra dışı projenin kesin konumu hâlâ bilinmiyor. Tek kesin olan, bu projenin çölün bir bölgesinde geliştirilmesi olduğu; Nevada’da mı yoksa başka bir yerde mi olacağına dair net bir bilgi bulunmuyor.