Ayakkabı kutusundan tarih çıktı!

Ayakkabı kutusundan tarih çıktı! Ayakkabı kutusundan tarih çıktı!

Son dönemlerde Kuşadası’nda garip bir rüzgar esiyor. Sanki dünya Kuşadası’nı Ömer Günel’le tanımaya başladı. Kısmet’in şaşalı günlerinde Avrupa’nın en gözde kral ve kraliçelerinin, sinema yıldızlarının Kuşadası’nda ağırlandığını hatırlayan neredeyse kalmamış gibi…

Hepsi bu kadar da değil. Estirilen rüzgara bakılırsa, Kuşadası kültür ve sanat etkinlikleri ile de bu dönemde tanıştı… Oysa ki, Kuşadası’nın geçmişi kültür-sanat etkinlikleri ile dolu. Hal böyle olunca, geçmişi eşelemek farz oldu.

GEÇMİŞİN PEŞİNDE

Hafiye gibi geçmişin izlerini sürerken kendimizi bir ayakkabıcı dükkanında bulduk; Karşımızda Murat Yakar. Murat Yakar pek çok Kuşadalının siyasi kimliği ile tanıdığı bir isim. Ama bizim gündemimizde siyaset yok. Son dönemlerde siyaset koridorlarında cirit atan “kifayetsiz muhterislere” malzeme vermek gibi bir niyetimiz ise asla yok. Siyasetin “S” harfine bulaşmadan ayakkabı kutuları içinde özenle saklanan arşive daldık hep birlikte. Biz sorduk, Yakar anlattı. Kısacası biz Kuşadası’nın tarih koridorlarında sadece ve sadece kültür ve sanat dolu bir yolculuk yaptık.

-Önce bize kendinizi anlatır mısınız. Murat Yakar kimdir?

MY: 1960 Antakya doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimini Antakya’da tamamladım, siyasi nedenlerden dolayı üniversite eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldım.

Ankara’da bir süre “Olcay Poyraz “ reklamcılık şirketinde çalıştı. BU arada Ankara Sanat Tiyatrosu’nda ve Ruhi Dostlar kadrosunda kültürel ve sanatsal etkinliklere katıldım. Askerliğimi İzmir Gaziemir’de yaptım. Kuşadası ile tanışıklığım ve Kuşadası’na aşık oluşum bu dönemde başladı. Kuşadalı asker arkadaşlarımızla sık sık Kuşadası’na gidip gelmeye başladım. 1984 yılında Kuşadası’na yerleşme kararı aldım.

Merhum abim Avukat Nurettin Yakar’ın da katkılarıyla küçük bir restoran çalıştırmaya başladık. Ancak kısa bir süre sonra iş değiştirme kararı aldım. Hiçbir deneyimim olmamasına rağmen ilgi alanıma girdiği için ayakkabı mağazası açmaya karar verdim. O yıllarda Kuşadası’nda bir-kaç tane ayakkabı mağazası vardı. Ama bunların hiç birisi tanınmış markaları satmıyordu. Kuşadası’nda ithal ve ünlü yerli markaları satarak marka mağaza konseptini oluşturdum; Viola Shoes.

-Kuşadası’nın sosyal hayatıyla tanışma nasıl oldu?

 MY: Kuşadası’na yerleştikten hemen sonra kentteki kültür ve sanatı seven dostlarla birlikte Turizm ve Kültür-Sanat Derneğini kurduk. Derneğimizin kuruluşu tamamlanır tamamlanmaz da bir tiyatro grubu oluşturduk. Kuşadası’nda 10 yıl aradan sonra ilk kez bizim tiyatro Zafer Diper’in sergilediği “Yargı” adlı oyunu sanatseverlerle buluşturduk.

O dönemde belediye düğün salonundan başka salon olmadığı için oyun düğün salonunda sergilendi. Salon tıklım tıklım doldu. Aynı dönemde Kuşadası’nda kültürel etkinliklere ev sahipliği yapabilecek bir de yazlık Doğan Sineması bulunuyordu.

1980 DÖNEMİNDEN GERİYE KALANLAR

-O dönemde sizin dışınızda etkinlikler yapan başka bir oluşum var mıydı?

MY:  1980’li yılların başlarında Kuşadası’nda kültürel ve sanatsal faaliyet gösteren hiçbir dernek veya vakıf yoktu. Bu bakımdan Ankara’nın ardından Kuşadası bana çok garip gelmişti.

1990 yılına geldiğimizde, kültür ve sanatı seven bazı dostlarla biraraya gelerek 1980 yılında kapanan Kütüphane Derneğini yeniden canlandırma kararı aldık. Kentsel bir SİT örneği olan Kuşadası Kütüphanesi’nde bulunan eski bir salonun çağdaş ve çok amaçlı salon şekline dönüştürülerek cazibe merkezi haline dönüşmesi,  bu salonla birlikte bahçenin de etkin bir şekilde kullanımı sayesinde Kütüphane’nin bir sanat kompleksine dönüştürülmesi her büyük hedefimizdi.

-Kütüphane’den biraz söz etsek… Mesela nasıl bir mekandı?

MY: Kuşadası Halk Kütüphanesi 1963’den beri aynı binada hizmet vermekteydi. Kaynak yönünden de hayli zengin bir kütüphaneydi. Yaklaşık 25 bin kitaba ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan 5 bine yakını çocuk kitabı, 2 bin 500’ü de yabancı kaynaklı eserlerdi.

Bizim yönetimde olduğumuz dönemde kütüphaneye her ay 40 değişik dergi ve yayın organı, 2 ulusal gazete ile yerel gazeteler gelmekteydi. Bunlar yıllardır düzenli bir şekilde arşivlenmektedir.

-Kütüphaneden söz ederken “kentsel sit” ifadesi kullandınız. Konuyu biraz açalım mı?

MY: Kütüphanemiz ve çok amaçlı salonu, dernek başkanlığını yaptığım dönemde yaptığımız girişimlerle geçmişe bağlı kalınarak düzenlendi ve kullanımdaki demirbaşlar ve kitaplıklar yenilendi. Derneğimiz, kültürel ve sanatsal etkinliklerden sağlanan gelirlerle 5 bilgisayar alarak, Kültür Bakanlığı ve Kütüphaneler Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan otomasyon projesine dahil oldu. Ülkemizdeki 1.500 kütüphanenin içinde otomasyona geçen ilk 100 kütüphane içinde Kuşadası Kütüphanesi’nin de yer alması bizim için gurur vesilesi oldu. Otomasyona geçen kütüphanede uzaktan bilgiye erişim sağlanarak, zaman ve mekan kısıtlamasında yaşanan zorluklar ortadan kaldırıldı.

BÜYÜK HAMLELERİN BAŞLANGICI

-Derneğin amaçlarını nasıl sıraladınız?

MY: Derneğimizin temel amaçlarından biri de, kütüphaneye yapılacak maddi ve manevi desteklerle elektronik kütüphaneye geçişi sağlamamak, daha çağdaş hizmet verebilmekti.

Kütüphane aynı zamanda çok amaçlı salonu, fuayesi ve bahçesiyle tam bir “kültür mabedi” özelliğine büründü. Bu süreç tamamlandıktan sonra genel kurulu toplayarak derneğin. “Kütüphane Derneği” olan ismini “Kütüphane Yaptırma, Yaşatma, Kültür ve Sanat Derneği, kısa adı KÜKSAD olarak değiştirdik. İsim değişikliğine giderken en büyük amacımız Kuşadası’nda kültür ve sanatı geliştirerek yaygınlaştırmak, adı kültür ve sanatla anılan bir beldeye dönüştürmekte. Belde diyorum çünkü o zamanlar Kuşadası daha kentleşmemişti.

-Derneğiniz KÜKSAD kimliği ile neler yaptı?

MY: Derneğimizin kuruluş tarihi olan 1991 tarihinden itibaren önemli sayılabilecek etkinliklere imza atıldı…

1992 yılında dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’la görüşerek Kuşadası’nın tek düğün salonunu 7 ay içinde çağdaş donanımlara sahip çok amaçlı bir oda tiyatrosuna dönüştürdük.

Dernek bünyesinde tiyatro, resim, seramik ve yamalı bohça, heykel kursları düzenlendi. Yine dernek bünyesinde gençlik kulübü, Türk Sanat Müziği Korosu, ve tiyatro grubu (Ada Oyuncuları) oluşturuldu. Tiyatro Salonu’nun fuayesinde 27 sergi düzenlendi, 1991 yılında kurulan Ada Oyuncuları grubu 28 yetişkin, 12 de çocuk tiyatrosu sergiledi. Her 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde ulusal çapta çok değerli sanatçıları konuk ettik. Bu dönemde Ada Oyuncuları Türk Tiyatrosu’nda çok sayıda sanatçı kazandırdı. (Fatih Dönmez ve Onur Saylak gibi.)

Yine bu dönemde 5 sayı Devekuşu Kültür ve Sanat Dergisi çıkarıldı, 8 kez 3 kategoride (ilk, orta lise) Okullar Arası şiir ve öykü yarışmaları düzenlendi. Yarışmalarımızın seçici kurul üyeleri arasında merhum Muzaffer İzgü, Dursun Akçam, M. Kemal Yılmaz ve Hüseyin Yurttaş gibi çok değerli yazarlar yer aldı.

KUŞADASI İÇİN BÜYÜK FIRSAT

-Her fırsatta anlattığınız o müthiş etkinliğe gelsek…

MY: 2 Mart 1995’de yaklaşık bir yıllık yoğun emek harcanarak Geleneksel Kitap Şenliği düzenlendi. Bu organizasyonda temel amacımız Kuşadası’nın rantla, kıyı yağmacılığıyla anılmasının önüne geçmek, bu güzel coğrafyanın kültür, sanat ve edebiyatla anılan bir kent haline gelmesiydi.

Bütün organizasyonlar bitmiş, okullarda programlar, meydanlarda imza günleri ve paneller, bir hafta boyunca sinevizyon gösterileri, kamyon tiyatroları sergilenecekti. Konaklamalar, ulaşım dahil her şey halledilmişti.

-Bir de edebiyat dünyasına damga vuran yasak yaşadınız..

MY: Müthiş bir kortejle Kitap Şenliği başlayacakken, 3 gün kala Aydın Valiliği güvenlik gerekçesiyle organizasyonu iptal etti. Dernek Başkanı olarak ben ve Kütüphane Müdürü Ali Çalışkan Kaymakamlığa çağrılarak, dönemin Aydın Vali Yardımcısı, Bölge MİT Müdürü ve Aydın Garnizon komutanı tarafından karar bize bildirildi. O an neredeyse hayatımın en büyük şokunu yaşamıştım. İtiraz ettiğimde, “Lütfen anlayın artık. Bu şenlik yapılmayacak” şeklinde bir ifade ile itirazım kestirip atıldı. Kütüphaneye dönüp hazırlık yapan öğretmen arkadaşlar, öğrenciler ve dernek yöneticilere şenliğin iptal edildiği haberi vermek ayrı bir üzüntü oldu benim için.

Kitap Şenliği’ne katılacak yazarlar Aziz Nezin, İnci Aral, Dinçer Sümer, Muzaffer İzgü, Hüseyin Yurtaş, Ayla Kutlu, Gülten Dayıoğlu, Tomris Uyar, Füsün Akadlı, Leyla Erbil, Ali Türe, Nezihe Meriç, Tarık Dursun K. Erediz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Burhan Günel gibi Türkiye’nin en değerli yazın insanlarıydı. Buisimlerden bazıları Valiliğin aldığı iptal kararını kültür ve sanat dergilerinde protesto etti. Ama sonuç değişmedi tabii…

-O hayal kırıklığının izlerini silmek için neler yaptınız?

MY: 1998 yılında, alternatif turizm politikalarının yaratılması ve Kuşadası’nda Kültür ve Sanat politikaları oluşması adına KÜKSAD bir Danışma Kurulu toplantısı organize ederek Kuşadası’nda yaşayan ve bir dönemi yaşamış tüm sanatçı ve edebiyatçıları buluşturduk. Toplantı sırasında katılımcılarımızın katkısıyla 60 tane rapor sunuldu.

Kent Meclisi Kurucu Üyesi, Kent Meclisi Kültür ve Sanat Komisyonu Başkanı olarak bu raporu ilçeye katkı koyması umuduyla Kuşadası Belediyesi’ne sundum. Ne yazık ki bu raporda yer alan önemli ve kamu yararı taşıyan önerilerden hiç biri, belediye başkanları tarafından ciddiye alınmadı.

BELLEKLERE KAZINAN ORGANİZASYONLAR

-Kuşadası’nda iz bırakan organizasyonların kısa bir özetini verebilir misiniz?

MY: Bu arada yaşadığımız moral bozukluklarına rağmen, fuayemizde her yıl 6 ay boyunca ünlü ressamların yer aldığı resim sergileri ve fotoğraf sergileri açmaktan vazgeçmedik.

Kitap şenliği çalışmalarında çok emeği geçen KÜKSAD olarak KUYDAŞ Kitapevi sahibi merhum Haluk Tosunlar ile birlikte Efes Odeon’da unutulmaz Ruhi Su Dostlar Korosu konserini organize ettik. KUYDAŞ ile KÜKSAD’ın ortak organizasyonu ile Odeon’da düzenlediğimiz Tuncel Kurtiz’in tek kişilik Şeyh Bedrettin Destanı adı tiyatro oyunu da o günlere damgasını vuran bir etkinlik olarak belleklere kazındı.

Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediğimiz ve çok amaçlı salonumuzda 1 ay süreyle gösterimi yapılan Geleneksel Ödüllü Sinema Günleri de Kuşadası’nın hafızasında tatlı bir yer edindi.

Mimarlar Odası Kuşadası Temsilciliği ile birlikte tatillerini Kuşadası’nda geçiren bilim insanları ve sanatçılar ile Kütüphane Bahçesi’nde gerçekleşen Perşembe Söyleşileri de o dönemde Kuşadası’nın kültür ve sanatla anılan bir kent olması için önemli katkı sağladı.

Bu arada tiyatro da ihmal etmedi. Pek çok panelin yanı sıra Ferhan Şensoy’un Ferhangi Şeyler, Altan Erkekli’nin Sakıncalı Piyade, Deniz Türkali’nin Herşey Satılık, Uğur Çavuşoğlu’nun Londra Kaldırımları gibi dönemin ünlü oyunları da Kuşadası’ndaki sanat etkinliklerine ayrı bir renk kattı.

Kuşadası Uluslararası Caz Festivali, KÜKSAD, Cem Bumin (Cem Baba) ve Füsun Evet sayesinde gerçekleşmiş çok büyük bir organizasyondu. Dünyanın en iyi caz sanatçıları bir hafta boyunca Güevercinada’da konserler vermişti. Ne var ki yeterli ilgiyi göstermediğimiz için bu görkemli festivali Antalya’ya kaptırdık.

KÜKSAD ve Toplumsal Araştırma Vakfı ile ortak etkinliklerle Can Yücel gibi birbirinden çok değerli sanatçıyı da Kuşadası’na getirme şansı yakaladık.

-Sizin bir de Kültür Merkezi girişiminiz vardı…

MY: 14 yıllık KÜKSAD başkanlığım döneminde ilçemize bir kültür merkezi kazandırmak adına dönemin Belediye Başkanı Lütfi Suyolcu ile başladığımız görüşme maratonunda önemli mesafe kaydettik. Dönemin Aydın Kültür Müdürü Özgen Karaca ve Kütüphane Müdürü Ali Çalışkan ile birlikte bakanlık nezdinde yapılan görüşmeler sonucunda çevre yolu üzerinde 4 dönümlük bir hazine arazisini imar planlarına kültür merkezi olarak işletip, Bakanlığa tahsisi sağlandı.

-Bu girişimin sonu neden gelmedi?

MY: Dönemin Kültür Bakanı Halil Çulhaoğlu ile makamında yaptığımız görüşmelerde bu tahsisin yatırım planına dahil edilmesi konusunda sözler aldık. Ne var ki bu kez de 5 Nisan tasarruf tedbirleri bahane edilerek bu girişimimiz sonuçlanmadı. Ardından da iktidar değişikliği oldu. Böylece 5 yıllık süreç içinde gerekli yatırım yapılmadığı tahsis iptal oldu.

-O arsanın akıbeti ne oldu?

MY: 2005 yılında CHP’den Meclis üyesi olduğum dönemde o arazi otomobil galerisi yapılmak istendi. Birkaç arkadaşla buna itiraz ettik. Reddedilince de konuyu mahkemeye taşıdık. Davayı da kazandık. Fakat bir süre sonra bu arazinin imarı ticaretten konuta dönüştürüldü.

Ne acıdır ki şu anda sözünü ettiğim o arazide Kuşadası’nın en lüks villaları yer alıyor. Daha acısı ise Kuşadası imar planında hala bir Kültür Merkezi yok.

İZ BIRAKANLAR

-14 yıllık serüvende birlikte yürüdüğünüz yol arkadaşları ve size katkı verenleri sıralayın desek kimleri sayarsınız?

MY: Ankara ile köprü kurmamızı sağlayan SHP İlçe Başkanı Ulaş Demiray, KUYDAŞ Kitapevi’ni bir sanat evine dönüştüren merhum Haluk Tosunlar, belli dönemlerde KÜKSAD Başkanlığı da yapan Şefik Sözer, Sevim Atabay, Necati Küçük ve yönetimlerindeki arkadaşları, Ada Oyuncuları yönetmeni tiyatro sanatçısı Murat Gören,Betül Acar, seramik hocası Güzin Atlamazsoy, heykeltraş hocamız Fatma Akten, Türk Sanat Müziği hocası Şuayip Sorulmaz, Kütüphane Müdürleri Ali Çalışkan ve Haydar Coşar, Kuşadası’nda yaşayan yazar ve sanatçılar Muzaffer İzgü, Mucize Özinal, Mustafa Veli, Dursum Akçam, Bülent Burgaç ile başkanlığım döneminde yönetimimizde yer alan Melek Sözer, Ayten Gündüz, Ayla Demiray, Melek Dinçoğlu, Nuray Tosunlar, Nurettin Öztürk, Uğur Dinçoğlu ve derneğimizin tüm faaliyetlerinde konuklarımızı hiçbir bedel almadan ağırlayan Derici Otel Sahipleri Melek ve Mustafa Dinçoğlu’nu unutmak mümkün mü? Bu arada adını atladığım arkadaşlarım beni bağışlasın… (.İ.A.)


  • post

Yorum Yazın