Tarımın önünü kesen tehlike!

Tarımın önünü kesen tehlike! Tarımın önünü kesen tehlike!

Enerji ve Gıda...

Hayatımızın her anında ihtiyacımız olan en önemli unsurlar.

Evimizdeki elektrikli aletler, kolumuzdaki saat, elimizdeki telefon, tablet bilgisayar, ocağımızdaki tüp, arabamız, traktörümüz, kombimiz, kalorifer tesisatımız, teknemiz, motosikletimiz, klimamız, aydınlatmalarımız, el fenerimiz, sanayi tesislerimiz, hatta vücudumuz. Her şeyimiz enerji olmazsa çalışamaz, canlı hücreleri de enerji olmasa yaşayamaz.

Elektrikli aletler ve araçlar için enerji kaynağı elektrik, otomobil, traktör, uçak, otobüs, motosiklet ve araçlar için enerji kaynağı petrol,

Canlıların vücudu için de enerji kaynağı tüketilen gıdalardır. Suyu da unutmamamız gerekiyor. Susuz bir hayat ta mümkün değil.

Bunlar olmazsa yaşamımızı idame ettirmemiz mümkün gözükmüyor.

Elektriğin birçok üretim şekli var, Rüzgâr, Güneş, Barajlar, Su, Jeotermal, Doğalgaz, Nükleer reaktörler, kömür santralleri vs.

Isınma da bir ihtiyaçtır. Bu da doğalgaz, kömür gibi katı yakıtlar, odun, jeotermal, doğalgaz, petrol türevi yakıtlarla sağlanıyor.

Gıdayı ise birçok kalemde sınıflandırabiliriz. Bitkisel gıdalar, hayvansal gıdalar, su ürünleri olarak gruplandırmak mümkün. Kullandığımız ilaçlar da çoğunlukla bitkisel, hayvansal ve kimyasal kökenlidir. Tüm bu sınıflandırmaları Tarım sektörü içinde incelemek mümkündür. Tarımın en önemli gideri ise toprak işlerinde kullanılan traktör yakıtıdır. Diğer gider de gübre tohum sulama işçilik v.s. dir. Sulamada da elektrik ya da dizel yakıtlar kullanılmaktadır.

Bitkisel üretim iklim koşullarına bağlıdır. Bu nedenle iklim koşullarını en az riske indirmenin bir yöntemi seracılık diye tabir edilen örtü altı tarımıdır. Burada yapılan işlem; sıcaklığı, nemi, sulamayı, gübrelemeyi, havalandırmayı kontrollü bir şekilde yapmaktır. Yani açıkta yapılan tarımı kontrollü hale getirmektir. En önemli sorun da ısıtmadır. Isıtmayı nasıl yaparız?

Elektrikle, doğalgazla, kömürle, odunla, ya da jeotermal enerji ile.

Ahırlar kümesler vs hayvancılık işletmeleri de elektriğe ihtiyaç duyar. Demek ki gıda ihtiyacının karşılanmasında da mutlaka enerjiye ihtiyaç vardır.

Elektrikli otomobiller hatta elektrikli traktörler gündemde. Belki siz uyurken elektrikli traktör tarlanızı sürecek işi bitince ya da şarjı bitince gidip kendi kendine şarj ünitesine bağlanıp şarj olacak. Bunlar hayal gibi gözükse de olmaması için bir sebep yok.

Tüm dünyada hızlı bir artış gösteren enerji gereksiniminin büyük bir kısmı, bir süre daha fosil yakıtlar ve hidrolik enerji ile karşılanabilecektir. Enerji maliyetlerindeki artışların yanında, dünya petrol rezervlerini 2050 yılında, doğalgaz rezervlerinin 2070 yılında ve kömür rezervlerinin 2150 yılında tükeneceği bilim adamları tarafından tahmin edilmektedir. Bilim adamlarının bu tahminleri ile hem enerjinin yoğun tüketicisi olan sanayide hem de diğer hizmet alanlarında enerji arzına ve tüketimine ait kısa, orta ve uzun dönemli planlamaların yapılması zorunlu görülmektedir. Ülkemiz, enerji ihtiyacının büyük kısmını petrol ve doğalgaz olarak ithal olarak sağlamakta bu durum ise dışa bağımlılığı söz konusu etmektedir. Dünyadaki politik gelişmelere bağlı olarak enerji fiyatlarının sürekli artması, fosil yakıtların belli bir süre sonra bitecek ve üretiminin oldukça pahalı olması, alternatif enerji kaynaklarının tespit edilerek bu kaynaklardan yüksek verimle faydalanılmasını zorunlu kılmaktadır.

Türkiye’de ulaştırma büyük oranda petrole dayanıyor. Ayrıca genel ulaşımın yanında askeri araçlar özellikle jetlerin yakıtı da petrole bağlı. Ayrıca kremlerden plastik üretime, Petro kimya yine petrolün kullanıldığı alanların başında yer alıyor. Bunun yanında doğal gaz elektrik üretimi, ısınma ve ulaşımda kullanılıyor. Türkiye doğal gazda yüzde 98-99 oranında dışa bağımlı. Bunun da yüzde 55 ini Rusya dan ithal ediyoruz. Petrolde bu oran yüzde 93. Yani ısınma, ulaştım ve güvenlik politikalarında doğal gaz ve petrol hayati önemdedir. Ülke olarak Bulgaristan gibi ülkelerden elektrik te ithal ediyoruz. Elektrik, doğal gaz ve petrolün yanında kalorisi yüksek taş kömürü cinsi kömür de ithal ediyor.

Özetle enerjide dışa bağımlıyız.

Peki dışa bağımlılığı azaltmanın yolları nedir?

Tabi ki yerel enerji kaynaklarını kullanmaktır.

Bitmeyen tükenmeyen en temiz enerji Güneş, Rüzgâr, Jeotermal, Hidroelektrik Santralleri ve Nükleer Santraller.

Hal böyle iken tüm bu saydığımız en temiz enerji kaynaklarının kullanımına neden karşıyız?

Çevreye zarar verdiğini düşünüyoruz.

Tarım arazilerini kullanılamaz hale getirdiklerini düşünüyoruz

Akarsu ve derelerimize zarar verdiğini düşünüyoruz.

Dışa bağımlı olmak işimize geliyordur.!

Arkamızda Doğalgaz Lobisi vardır.!

Enerji açısından Aydın ili için en önemli konu Jeotermal Konusudur.

Doğru bilinen körü körüne inatla savunulan yanlışlar vardır.

Jeotermal denince akla hemen enerji santralleri geliyor nedense. Evet en başında gerekli mevzuat alt yapısı yeterli olmadığı için ya da gerekil denetimler gerektiği gibi yapılmadığı için Jeotermal Enerji Santralleri çevreye, suya ve toprağa zarar verdi. Ama şimdi durum değişti. Çevreci arkadaşların da katkılarıyla mevzuatta yeni düzenlemeler yapıldı. Çevreye zarar en aza indirildi.

Şimdi Jeotermal yasasından bahsetmek istiyorum. Bu Jeotermal Enerji Santrallerinin başta yaptığı yanlışlar, jeotermale dayalı yapılan termal turizmi, kaplıcaları, konut ve sera ısıtma amaçlı yatırımları, ülkemizin gıda temininde ihtiyacı olan kontrollü seracılık yatırımlarına ket vurdu ne yazık ki. Jeotermal yasası Sadece elektrik santralleri için değil içtiğimiz maden sularını, termal turizmi, kurutma tesislerini, konut ve sera ısıtmasını, karbondioksit üretimini de içinde bulundurmaktadır. Yani jeotermal kelimesini duyunca insanların aklına sadece elektrik santralleri gelmemelidir. İçtiğimiz maden suyu da jeotermal kaynaktan elde edilmektedir ve aynı kanuna tabidir. Jeotermale körü körüne karşı çıkmak, seracılığı, örtü altı tarımı engellemek, ucuza konut ısıtılmasını engellemek, termal turizmi engellemek, Doğalgaz ve petrol ithalatına çanak tutmak, enerjide dışa bağımlılığımıza devam ettirmek anlamına gelmektedir.

HES ler, RES ler NES ler tamam ama GES’leri bir Ziraat Mühendisi olarak tarım topraklarının üzerini kapattığı için desteklemiyorum. İlla da yapılacaksa çatı üstlerine, otopark üstlerine, üzeri kapatılabilecek tüm tesislerin üstlerine yapılması çok daha akıllıca olur. İllaki açık alan olacaksa da tarımda kullanılamayan arazilerin üzerine kurulması çok daha akıllıca olacaktır. Günümüzde ne yazık ki son derece verimli tarım toprakları üzerine GES lerin kurulduğunu görüyoruz. Bunlara izin veren Ziraat Mühendisi arkadaşları tekrar düşünmeye davet ediyorum.

Özetle elektrik faturalarının kabarıklığından şikâyet ediyorsak, Yerli kaynakların kullanımıyla elde edilen enerji kaynaklarına karşı çıkmamalı ve hatta desteklemeliyiz.


  • post
Hasan Göçmen

Hasan Göçmen, 1967 Konya-Doğanhisar doğumlu olup, İlk Orta öğrenimini Doğanhisar’da, Lise öğrenimini Konya Veteriner Sağlık Lisesinde, Üniversite eğitimini...

Yorum Yazın