Kalemiyle 'sihirli dünyaların' kapılarını, çocuklara açıyor…

Kalemiyle 'sihirli dünyaların'  kapılarını, çocuklara açıyor… Kalemiyle 'sihirli dünyaların' kapılarını, çocuklara açıyor…

''İster anlatıcısı ol bu masalın, ister kahramanı, ister zamanı, ister mekânı. Ölümsüz anıları hatırlamak için önce kim olduğunu unutman gerekiyor. Kim olmadığını bulmakla başlayalım.” cümlelerinin sahibi Yazar Feyza Akbulut Öner. Satırlarıyla açtığı sihirli kapılardan içeriye baktığınız zaman, Bir Kök Araştırmacısı olup, Düşkapan’ın rehberliğinde, kadim zamanların hayat bilgisini gelecekteki bir zamanın hayal bilgisine aktarıyorsunuz ya da gerçeklik, yanılsama ve mutluluk arayışının peşine düşerek, '' Hayatta, gitmek hâlinde kalmış kahramanlar da var” diyorsunuz. Çocukların severek okuduğu, yetişkinlerin de bu maceralara ortak olduğu kitapların yazarı, Feyza Akbulut Öner ile hayatı, kitapları ve yazım süreçleri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik…

Feyza Hanım, kendinizden bahseder misiniz?

İnsanın kendinden bahsetmesi kolay değil. Söz konusu kendimiz olunca bir labirentin ortasına tepeden indirilip bırakılmış gibi kalakalıyoruz önce. “Kim”lik “numara”landırılmış bir şeye dönüştürüldü zihnimizde bundandır belki durmamız da. Numaram var mı diye yoklamak için belki kendimizi. Olduğum kişi miyim gerçekten? “Ol”mak mümkün mü? İçeriden yanıtlanması zor ve uzun zaman gerektiren bir soru velhasıl. Özetle aradığım şeydir kendim, zaman zaman bulduğumu sandığım. Kendime dışarıdan bakarak yanıtlamayı seçersem de hayat acemisiyim herhalde.

Yazım dünyasına girmeye nasıl karar verdiniz?

Yazım dünyasına girmek gibi bir kararım olmadı aslında. Aksine bu ifade yazının anlamını azaltır bende. “yazmasam…” derken kendime bıraktığım üç noktaya bir türlü sığmayan bir his sebebiyle yazdım hep sanırım öyle de olacak hep. Yazmak, yaraya ve merheme dair sanki lokmanlık gibi belki. Yazmasam olmazdı.

Yazmış olduğunuz kitaplar sadece çocuklara mı yönelik? Yetişkinler de o sihirli dünyalarda kendilerine bir yer bulabiliyorlar mı?

Ben hikayeler anlatıyorum. Dileyen herkes okuyabilir elbette. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik yaşla değil yaşamakla geçilen evreler. Bıçakla kesilmişçesine belirgin kopukluklar yok aralarında. Sıklıkla hatta aynı gün içinde dahi durumlara ve olaylara göre bir diğer evrede hissedebiliriz kendimizi. Çocuklar ve gençler için hassasiyetle hareket edilmesini ancak onların yeterliliklerinin hafife alınmaması gerektiğine inanıyorum. Kişinin algısı ve dikkati kendine hastır sürekli başkalarıyla mukayese edilse de buna en iyi okuyucunun kendisinin karar verebileceğine inanıyorum. Yine de kategorilemek gerekirse Düşkapan ve Hayat Ağacı/ KÖK adlı romanımı genç ve yetişkin okuyucularda Türk Mitolojisi farkındalığını arttırabilmek için yazdığımı söylemeliyim. DERİmDEN’de yetişkin okuyucular için sert ve sarsan konuları ele aldığımı belirtmeliyim.

''Derimden’’ kitabınızda ilk dikkat çeken konu kitabın ismi olarak karşımıza çıkıyor. Neden ‘’Derimden’’ ismini verdiniz?

DERİmDEN, insanı çeviren görünen bir duvar olması sebebiyle deriyi ve onun ardındakileri işaret ediyor.

''Hayatta, gitmek hâlinde kalmış kahramanlar da var’’ diyorsunuz. Bu cümle aslında kitabınızı özetliyor da denebilir mi?

Mümkündür. Hepimiz bir gitmek halinde değil miyiz?

Yazmak, uzun zaman isteyen ve çok meşakkatli bir iş. Çalışma masanızın başına oturup, kelimelerin dünyasında kaybolduğunuz zaman gerçek hayatınız ile bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Yazmak benim için yaşamakla eş. Sürekli zihin ve yürek mesaisi yaptığımı söyleyebilirim. Çalışma masamın başına oturup rahat rahat yazacak zamanlarım hiç olmadı. Ben o zamanları hep yaratmak zorunda kaldım. Uykudan çaldım en çok, dinlenmemden... Çalışma masasında yazdıklarım o kadar az ki toplamda. Çalışan bir kadın ve anne olarak yazmak için hep aynı otele ya da başka bir ülkeye hiç gidemedim ama yalnız kaldığım her anı doğru kullanmayı öğrendim sanırım. Gerçek hayat ile kurgunun dengesini yaşadığımız dijital çağda hepimiz fazlasıyla kaybettik bence. Kendi gerçeğim, hayatım ve yazdıklarım arasındaki dengeyi sağlayan şey de hakikatin tek başına orada durduğunu unutmuyor olmam sanırım.

Öykü ve hikaye bugün bile karıştırılan iki kavram diye düşünüyorum. Nedir öykü ile hikaye arasındaki fark?

Hikaye evrenin bize anlattığıdır; her şeyde ve her yerdedir bence. Öyküyse bize anlatılanı anlatma biçimlerimizden biridir. Şiirle de anlatabilirseniz bu hikayeyi resimle de seramikle de müzikle de o size kalmış.

Kuşadalı okurlarınızla KUAKMER' de buluştunuz. Duygularınızı öğrenebilir miyiz?

KUAKMER gönülle işleyen ve işlenilmiş bir yer. Orada olmak benim için her anlamda çok kıymetliydi. Ada insanının üzerinde durduğu karayı da deniz gibi hareketlendirdiğini, estirdiğini, dinginleştirdiğini ona benzediğini düşünürüm. Söyleşimiz Zerrin Hanım’ın yönlendirmesiyle ve konukların güzel sorularıyla çağın açmazlarına ve “insan” olabilmeye dair kuytulara bakmak, yazmak ve okumak adına hafızayı yoklamamıza olanak tanıdı. Orayı ve o günü güzelleştiren herkese teşekkür ederim.

Son olarak,‘’Bir gün mutlaka’’ dediğiniz bir hayaliniz var mı?

Kesinlikle var: İnsanların dünyayla barışmasını diliyorum.

Feyza Akbulut Öner'in kitapları

''DERİmDEN'' : İnsanı çeviren duvarın arkasındaki fısıltıları dinliyor. Dışından çok, içinden konuşanlara kulak kesiliyor. Anne-baba-çocuk olma/olamama hâlinin sert, yakıcı, acıtan ve dillendirilmeyen yanını kurcalıyor. Tırnak içinde ev, aile, gerçeklik, yanılsama ve mutluluk arayışını; gölgelerine denk geldiğimiz silik ve sinik karakterleri göz önünde tutarak sorguluyor. “Hayatta, gitmek hâlinde kalmış kahramanlar da var.” diyor.

''Düşkapan ve Hayat Ağacı - Kök'' : Küçük Çam Kozalağı, Mavi Bilye ve Üç Dünya’nın kahramanlarını bir araya getiren KÖK; oku-yucusunu ütopik, distopik ve masalsı bir yolculuğa çıkarıyor.Bir Kök Araştırmacısı olan Lila, Düşkapan’ın rehberliğinde kadim zamanların hayat bilgisini gelecekteki bir zamanın hayal bilgisine aktarıyor. ''Ruhun benimle. Hazırsan çıkalım bu hikâye-den. Gerçekten daha gerçek başka bir kapıdan geçip dilersen cadı, dilersen bir Tengri Deveciği ya da gül bahçesi olacağın bir masalın içine girelim birlikte.Her şeyin başladığı zamanlara varalım.İster anlatıcısı ol bu masalın, ister kahramanı, ister zamanı, ister mekânı. Ölümsüz anıları hatırlamak için önce kim olduğunu unutman gerekiyor. Kim olmadığını bulmakla başlayalım.''


  • post

Yorum Yazın